Berlinale 2023’ün ilk haftası ve de büyük bir bölümü geride kalırken ana yarışmadan izlediğimiz filmleri ve ötesini sizlere aktarmaya devam ediyoruz.
Ana yarışma dışı gösterilen ve William Dafoe’nin tatmin edici oyunculuk performansını (bu sefer neredeyse tek başına) dakikalarca tek mekanda izlediğimiz Inside filmi festival yolculuğundan hemen sonra mart ayında vizyona girecek filmlerden. Yer yer tema olarak bize bir diğer müthiş William Dafoe performansını barındıran Lighthouse’u hatırlatsa da tek mekanda geçen filmlerle ilgilenenlerin dikkatlerini çekebilecek bir yapım.
Ana yarışmanın Fransa temsilcilerinden, kuklacılık geleneğinden gelen bir ailenin başlarda naif ama film ilerledikçe trajikleşen, aynı anda da komikleşen hikayesini anlatan Le Grand Chariot filmi basın gösteriminde yer yer bizi güldürürken çoğu zaman da bizi kendi ailemiz ve ilişkilerimiz üzerine düşünmeye iten bir yapım. Wild Bunch prodüksiyonu bu Fransız yapımı, Ana Yarışma’nın en önde gelen filmlerinden olmasa da, izlemeye değer bulduğumuz filmlerden.
Meksika asıllı yönetmen Lila Avilés’in ikinci uzun metrajlı filmi Tótem, geniş bir ailenin çevresinde geçen bir doğum günü partisini anlatıyor. Tek bir gün içinde geçen filmin 4:3 formatında olması duygusunu güçlendirirken oyunculuğun doğallığı bizleri büyülüyor. Sıkça bize 2022’nin en iyi filmlerinden Aftersun’ı hatırlatan bu naif aile hikayesi, son karesine kadar bizi sürüklediği macerasında totemler içerisinden baktığımız bir hayatın acılarına ve mutluluklarına ortak olmamıza vesile oluyor. Filmin finalinin ardından oyuncu kadrosunun ve yapım ekibinin sahneye çıkmasıyla, onların da duygularının ve heyecanlarının bizden pek farklı olmadığını anlıyoruz.
Tótem filminin dünya prömiyerinin hemen ardından basın gösteriminde izlediğimiz Mal Viver, Portekizli bir ailenin işlettiği otelin içinde yaşanan duygusal gerilimlere odaklanıyor. Yer yer geniş kadrajları ve temposuyla kimi izleyiciyi kendisinden kolaylıkla soğutabilecek bir yapıya sahip olan filmin oyunculuk performansları dikkat çekici.
Geçtiğimiz ay gerçekleşen Sundance Film Festivali’nden beridir adından sıkça söz ettiren A24 yapımı Past Lives, tesadüflere dayandırdığı hikayesinin duygu yoğunluğuna arkasını yaslayan ve seyirciden aldığı duygusal reaksiyonla bunun ekmeğini yiyen bir film. Ana Yarışma’nın izleyenler tarafından en çok ilgi gören filmlerinden biri olmasına rağmen sinemada yıllardır görmeye alıştığımız romantizm yapısını ne yazık ki türe alışmış ve bundan sıkılmış izleyiciye bu duyguları geçirirken sorunlarla karşılaşıyor. Bir kısım için hayal kırıklığı yaratan (biz bu sınıfın içine dahiliz) filmin yine de yılın ses getirecek yapımlarından biri olduğunu düşünmekteyiz.
(Usta yönetmen Steven Spilberg Onur Ödülü‘nü 22.02.23 Salı akşamı U2 solisti Bono‘nun ellerinden aldı)
Festivalde ikinci haftaya giriş yapmışken, katıldığımız galalardan ve izlediğimiz filmlerden bahsetmeye devam edeceğiz. Takipte kalmayı unutmayın.
Discord’a Katılmak için:
► DISCORD
Fsd’yi Desteklemek İçin:
► BYNOGAME
► FSD Dükkan:
Basmatik
Tisho
Sosyal Medya Hesaplarımız:
► Instagram
► Facebook
► Twitter
