Son yılların çok keyifle takip ettiğimiz sanat dallarından birisi haline geldi Figür Fotoğrafçılığı. Bu alanda Türkiye’de de çok başarılı isimler mevcut. Daha önce röportaj yapığımız Enis Hazan röportajını şuradan okuyabilirsiniz. Bu saferde işin kaynağından, Türkiye’de bu işi en iyi yapanlardan birisi olan Nazım Selvi’den, Figür fotoğrafçılığı hakkında bir yazı rica ettik o da bizi kırmadı. Keyifli okumalar…
Herkese merhaba,
Uzun zamandır içeriklerini keyifle takip ettiğim Figürcünün Seyir Defteri’nde bir gün yazı yazacağım hiç aklıma gelmezdi ama bunun gerçeğe dönüştüğünü görmek benim için ayrı bir keyif oldu.
Aksiyon figürü veya oyuncak fotoğrafçılığıyla ilgili bazı bilgileri elimden geldiğince sizinle paylaşacağım. Elimden geldiğince diyorum çünkü ben de profesyonel bir fotoğrafçı değilim. Tamamen çocukluk yıllarımdan beri topladığım ve zaman içinde benim bile ummadığım boyutlara gelen koleksiyonumdaki parçaların fotoğraflarını çekmeye çalışıyorum.
Öncelikle kendi koleksiyonumdan biraz bahsetmek istiyorum.
80’lerin sonu, 90’ların başı diye tabir ettiğimiz dönemdeki her çocuk gibi benim de erişebildiğim oyuncaklar kısıtlıydı ve bu erişebildiğimiz oyuncakları gözümüz gibi saklamak birinci görevimiz gibiydi. Gittiğimiz her yerde yanımızdan ayırmazdık. Özellikle bu dönemde renkli televizyon ve özel televizyon kanallarının yaygınlaşmasıyla beraber oyuncak sektörü de çok canlı bir dönem geçirmişti. Çünkü televizyonlarda yayınlanan neredeyse bütün çizgi filmlerin oyuncakları eş zamanlı olarak satılıyordu.
Ninja Kaplumbağalar, GIJOE, He-Man, Thundercats, Lego, Transformers, Star Wars, ALF, Playmobil, Toy Story, Simpsons, Hayalet Avcıları, Susam Sokağı, Batman, Superman, LEGO, Şirinler, Sooopy, TenTen, Garfield, Çakmaktaşlar
gibi karakterler bir çırpıda aklıma gelenler oldu. Ben ve benim yaşımda olup, oyuncak koleksiyonu yapan kişiler için bu parçalar özellikle manevi olarak değerli durumdalar. Benim koleksiyonumda da bu dönemlerden günümüze kadar gelen, hem kendi sakladığım hem de sonradan edindiğim çok güzel oyuncaklar bulunuyor.
Zaman içinde değişen şartlar, gelişen üretim teknikleri ve ileri teknoloji sinemanın yaygınlaşmasıyla beraber oyuncaklar da değişmeye başladı. Neredeyse her sinema filmi karakteri için figür/oyuncak üretilmeye başlandı.
Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter, Matrix,
yeni seri süper kahraman filmleri yine ilk etapta aklıma gelenler diyebilirim. Bu da koleksiyoncular için hem iyi, hem de kötü anlama gelmeye başladı. Eski yıllarda belli başlı oyuncaklar alınabilirken, günümüzde yüzlerce seçenek içinden seçimler yapılmak zorunda kalınıyor ve yelpaze çok genişlediği için istenilen her ürün alınamıyor. Ülkemiz özelinde değerlendirecek olursak koleksiyocuların işi daha da zor.
Ülkemizde üretimi olmayan ürünlerin yurtdışından getirilmesi yüksek kargo ve vergi bedelleri çıkarmakta. İthalatını yapan firmalar da ne kadar fiyat avantajı yaratmak istese bile kendi ellerinde olmayan sebeplerden dolayı yüksek fiyatlardan satmak zorunda kalıyorlar. Oyuncak koleksiyonculuğu yurtdışında çok popüler ve bazı ülkelerde çok önemli yer bulmasına karşın ülkemizde maalesef hak ettiği yerde değil.
Belli bir yaşın üzerindeyseniz ve elinizde aksiyon figürü veya oyuncak varsa, çevreniz tarafından hiç beklemediğiniz tepkiler görebiliyorsunuz. Bunu aşabilmenin tek yolu ise, sizin gibi bu hobiye gönül veren arkadaşlar edinmek oluyor. Bugün itibariyle bu kategoride arkadaş bulabilmek çok kolay çünkü sosyal medya üzerinde veya farklı internet sitelerinde bu hobi ile ilgili oldukça fazla katılımcısı olan gruplar mevcut.
Koleksiyonculukla ilgili bu kadar bilgi paylaştıktan sonra fotoğrafçılık kısmına başlayabiliriz. Figürlerin fotoğraflarını çekmeye başlamam tamamen tesadüf diyebiliriz. Fotoğraflarımın tümünü de cep telefonum le çektiğimi özellikle belirtmem gerekiyor. Günümüzde iyi cep telefonlarının fotoğraf performansları orta sınıf fotoğraf makinelerini hiç aratmadığını eklemek gerek.
İlk dönemlerde, yeni satın aldığım figür veya oyuncakları; herhangi bir konsept, zaman, mekan gibi olgularını düşünmeden herhangi bir yere koyup fotoğrafını çekerdim. Çektiğim bu fotoğrafları paylaşmak gibi bir düşüncem olmadığı için kendi arşivlerimde saklar veya silerdim.
2000’li yılların sonuna gelirken sosyal medya hayatımıza girmeye başladı ve çektiğim bu fotoğrafları, Facebook veya blog sayfam üzerinden paylaşmaya başladım. Zaman içinde fotoğraflarla ilgili aldığım geri bildirimlerle daha farklı konseptler oluşturmaya başladım. Koleksiyonumdaki raflar dolmaya başladıkça kendi kendime şunu söylemeye başladım.
“Bu figürlerin/oyuncakların artık canlanıp, kendi hayatlarını yaşaması, gezmesi gerekiyor”.
Bu düşünceden sonra tıpkı çocukken nasıl gittiğim her yere oyuncaklarımı götürdüysem yetişkin olarakta götürebileceğimi fark ettim. O günden sonra yurtiçi veya yurtdışında gittiğim her yere yanımda küçük bir çanta bile olsa figürlerimi götürmeye başladım.
Gittiğiniz yerlerde çantanızdan çıkardığınız bir LEGO veya Star Wars figürü yada bir robotun fotoğrafını çekmek istediğinizde etrafınızdakilerin şaşkın ve bazen de alaycı bakışlarına maruz kalıyorsunuz. Hatta çocukların gelip alması gibi durumlar da yaşayabilirsiniz. Haliyle böyle durumlarda fotoğraf çekmek isteseniz bile çekingen olabiliyorsunuz.
Çünkü yetişkin bir insanın oyuncağı olamaz. Bu durumu aşabilmekte ki en önemli etken, insanın kendisi gibi bu işlerle uğraşan kişilerle kurduğu etkileşim diyebilirim. Zira sizin gibi bir arkadaşınızla beraber çekim yaparsanız etrafınızdakilerin tepkilerini daha az fark ediyorsunuz ve istemeden bile olsa birbirinize cesaret verebiliyorsunuz. Özellikle dış ekimlerde çok alakasız şekillere girmeniz, yerlerde yuvarlanmanız, havuz, deni gibi ortamlarda ıslanmanız kaçınılmaz.
Fotoğraf çekmeden önce bir hazırlık çalışması yapılmasında fayda var. Bu hazırlık çalışmasını yapmazsak eğer; plansız, programsız oluruz ve istediğimiz kalitede fotoğraf yakalayamayız. Hazırlık aşamalarımızı aşağıdaki şekilde sıralayabiliriz:
Hangi figürleri fotoğraflayacağız,
Fotoğraf için bir konseptimiz olacak mı,
Nerede ve ne zaman fotoğraflayacağız,
Yardımcı programlar,
Dışarıda veya evde olsun, eğer fotoğraf çekeceksek, üstteki çalışmayı yapmamız her zaman faydalı olacaktır.
Bu maddeleri açacak olursak:
FİGÜR SEÇİMİ
Burada önemli olan elimizdeki figürlerden hangisini çekmek istediğimiz. Bu tamamen kişisel zevkimize ve elimizdeki koleksiyona bağlıdır. Eğer dışarıya çıkacaksak, gideceğimiz yere uygun bir figürü yanımıza alabiliriz ve gittiğimiz yerde kafamıza en uygun yere yerleştirip fotoğraflayabiliriz. Burası için bir kaç örnek vermek gerekirse; tarihi kalıntıların olduğu bir antikşehire gidecekseniz buraya uygun sahneler kurabileceğiniz figürleri alabilirsiniz, eğer teknolojik görsellerin olabileceği bir mekanı kullanacaksanız buna uygun figürler seçebilirsiniz. Deniz, orman, tarihi sokaklar, lunapark, havaalanı, liman, stadyumlar gibi örnekler çoğaltılabilir.
Bu tamamen sizin o anki ruh haliniz ve yapmayı düşündüğünüz aktivitelerle doğru orantılı. Spor salonuna gidecekseniz, buna uygun sporcu bir figür seçmek, işe giden bir figür fotoğrafı çekeceksek, takım elbiseli bir figür seçilebilir. Çekim için bir masanın üzeri de olabilir, bir kaldırım taşı da, herhangi bir sokak arası da. Günlük hayatın akışına uygun çekeceğiniz fotoğraflar her zaman daha dikkat çekici olacaktır. Elinizde kaptan temalı bir figür varsa, iskele veya vapurda çekim yapabilirsiniz. Eğer evdeysek işimiz biraz daha kolay tabi ki. Figürümüzü istediğimiz yerde pozlayabiliriz ve fotoğrafını çekebiliriz.
KONSEPT BELİRLEME
Konsept seçimi biraz elimizdeki figürlerle ve üstte söylediğimiz mekan seçimiyle doğru orantılı diyebiliriz. Örneğin ormanlık alanda fotoğraf çekebileceksek, filmlerdeki/çizgi filmlerdeki orman sahnelerinin benzerlerini hayal edebiliriz. Filmlerdekilerle aynı olmasının bir şartı yok. Çünkü hayal gücünün sınırı yok. Ancak burada şuna dikkat edebiliriz. Figürlerin biribirleriyle ölçek olarak uygun olması ve birbiriyle çok alakasız olmaması diyebiliriz. Örneğin LEGO minigifür ile 6” bir figürü aynı karede fotoğraflamak çok güzel olmayabilir.
Süper Kahraman fotoğrafı çekeceksek, yine filmlerinde veya çizgi romanlarında gördüğümüz mekanlara benzer mekanlar seçebiliriz. Yüksek katlı gökdelenlerin olduğu bölgeler gibi. Batman gibi daha karanlık konsepte sahip kahramanlar için karanlık ve siyah ağırlıklı mekanlar olabilir. Savaş temalı fotoğraf çekecekseniz, ateş, kül kalıntılarının olduğu mekanlar bulabilirsiniz. (bu tip yeler seçilirken, sağlık ve güvenlik konularını unutmamakta önemli)
ZAMAN – MEKAN SEÇİMİ
Oyuncak fotoğrafçılığındaki en önemli konulardan ikisi ise zaman – mekan seçimi. Aslında tüm maddeler birbiriyle bağlantılı olsa bile zaman mekan seçimi ayrı bir yere sahip. Örneğin güzel bir gün batımı veya sabahın ilk ışıkları her zaman etkileyici fotoğraflar ortaya çıkaracaktır. Günün en aydınlık saatleri ise renkler açısından en canlı fotoğrafı yakalamamıza yardımcı olacaktır. Gittiğiniz spor müsabakaları için stadyum veya salonlar çok güzel çekim mekanları olabilir. Desteklediğiniz takım veya sporcuya benzer bir figür hazırlayıp çekim yapabilirsiniz. Örneğin kendi desteklediğim takıma uygun bir LEGO minifigürüm var ve her gittiğim maça yanımda götürüp fotoğrafını çekiyorum. Figür seçerken belirttiğimiz; deniz, orman, tarihi sokaklar, lunapark, havaalanı, liman, stadyumlar, dağ, göl, sinema salonları, müzeler, antik şehirler, AVM’ler gibi mekan örnekleri çoğaltılabilir.
Özellike Covid-19 salgını nedeniyle evlerimizden sınırlı olarak dışarı çıktığımız bugünlerde, evlerimizde çekeceğimiz fotoğraflar yaratıcılığımızı ön plana çıkaracağımız fotoğraflar olacaktır. Televizyon veya bilgisayar monitörlerimizdeki görüntüleri arka plan olarak kullanabilir, çizgi romanlarımızı, kitaplarımızı yardımcı elemanlar olarak kullanabiliriz.
YARDIMCI PROGRAMLAR
Son olarak yardımcı programlar kullanabilirsiniz. Her ne kadar profesyonel fotoğraçılar olmasak bile, cep telefonlarımızda veya bilgisayarlarımızda çok basit uygulamalar ile fotoğraflarımızı görsel olarak çok daha güzel hale getirebiliriz. Örneğin, lazer, duman, ışın kılıcı, eskitebilme, siyah beyaz tonlar, bayrak, logo ekleme gibi efektlerle fotoğraflarınızı zenginleştirebilirsiniz.
Umarım sıkılmadığınız ve keyif aldığınız bir yazı olmuştur. Fotoğraf çekimlerinizde küçük bile olsa faydam olursa ne mutlu bana. Unutmayın, her ne kadar çevrenizdekilerin övgüsünü duymak güzel olsa bile gelebilecek olumsuz geri bildirimleri de dikkate almalı ve bir sonraki fotoğrafınızda hep daha iyiyi hedeflemelisiniz. En güzel fotoğraf, öncelikle sizin en beğendiğiniz fotoğraftır.
Bol figürlü, fotoğraflı ve en önemlisi sağlıklı günlerde görüşmek üzere.
Nazım Selvi
Instagram : nazimselvi