The Last of Us İlk Sezon Değerlendirmesi

Çıktığı günden beridir oyun dünyasını kasıp kavuran ve yıllar içerisinden bir video oyunu klasiğine dönüşen The Last of Us, 2020’deki devam oyunundan aldığı rüzgarla gündemdeki yerini korumayı başarmıştı. Birçok tartışmaya sebep olan ikinci oyunun ardından 2023’ün hemen başında HBO tarafından yayınlanmaya başlayan Bella Ramsey ve Pedro Pascal‘ı izlediğimiz dizi uyarlaması, oyunu oynayan ya da oynamayan hemen hemen herkesi dizi hakkında konuşmaya çağırmıştı. Yayınlanan bölümlerin ardından gerek oyundan büyük oranda devşirdiği görsel dünyası ve gerekse de yarattığı insan ilişkileriyle büyük başarı toplayan dizi, pazartesi yayınlanan bölümüyle ilk sezonunun finalini yaptı.

İran asıllı yönetmen (Geçtiğimiz yıl Cannes Film Festivali’nde gösterimi yapılan Holy Spider filminden de tanıyoruz) Ali Abbasi‘nin yönettiği ilk sezonunun final bölümü, oyuna her ne kadar yakın ilerlese de bazı değişiklikleri de bünyesinde barındırıyor. Bölümler ilerledikçe artan duygusal yoğunluğunun yanına hayatta kalma güdüsünü de ekleyen yapım, yayınlanan istatistiklere göre geçtiğimiz yılın olay yaratan bir diğer HBO yapımı House of the Dragon‘u geride bırakmış durumda.

Oyundan aşina olduğumuz fakat hikayelerinin derinliklerini pek de bilmediğimiz karakterlerin de dizide üstüne durularak işlenmesi, odağında insan ilişkileri olan apokaliptik hayatta kalma türündeki bir dizi için oldukça mantıklı bir seçim olmuş. Özellikle diğer zombi tabanlı hayatta kalma dizilerine veya filmlerine baktığımızda (Mesela The Walking Dead) sezonlar ilerledikçe asıl düşman olarak görülen zombilerin tehdit işlevini kaybetmesi, yapımların çeşitlilik olarak zenginliğinden bir parça koparıyordu.

Oyunu oynayanların veya izleyenlerin yakından bileceği “hastalıklı” (zombi yerine enfekte olmuş yarı ölüler için bu kelimenin kullanılması daha anlamlı olur, keza The Last of Us dizisinde “hastalıklılardan” zombi adı altında bahsedilmez) çeşitliliği de dizi uyarlamasında her ne kadar başarılı bir şekilde işlenmiş de olsa dizinin ana faktörlerinden biri konumunda değil. Büyük bir tehdit unsuru oluştursalar da dizi uyarlamasının temelinde yatan olgu hayatta kalma güdüsünden ziyade insan ilişkilerinin kalbinde yatan o ince ve hassas çizgi.

Sinemada veya televizyonda birçok kez izlediğimiz klasik baba-kız (Joel, Ellie’nin biyolojik babası olmasa da, Ellie için babalık görevini gören biri olduğu kesin) hikayelerinden aşina olduğumuz “iyi” veya “kötü” arasında bırakılan karar alma mekanizmaları da tıpkı oyunda da olduğu gibi dizide de ana fikre kadar işlemiş ve bunu seyirciye aktarmış durumda. Görsel dünyasını oluştururken yarattığı duygu yoğunluğuyla da aslında bu durumun altını çizmiş ve ikinci oyunu anlatacak devam sezonunun da önünü bir hayli açmış gibi duruyor ilk sezonunun geneline baktığımızda.

HBO‘nun ne kadar iyi bir işe imza attığını (yine ve yeniden) görmüş olmamızla birlikte, yıllardır bir türlü istenilen başarıyı elde edemeyen video-oyun uyarlamalarının da yapım süreçlerine dair ders niteliğinde bir dizi var karşımızda. Oyunu ne kadar bire-bir işlenirse ve hikaye ne kadar çok katmanlanırsa o kadar iyi bir adaptasyon ortaya çıkarılacağı da malum.

Biz ikinci sezonu merakla beklemeye ve belki de oyunu tekrar oynamaya devam edeceğiz, takipte kalmayı unutmayın.

Discord’a Katılmak için:

► DISCORD

Fsd’yi Desteklemek İçin:

► BYNOGAME
► FSD Dükkan:
Basmatik
Tisho

Sosyal Medya Hesaplarımız:

► Instagram
► Facebook
► Twitter